AK Parti’nin otoriterleştiği iddiasıyla Ekonomi eski Bakanı Ali Babacan’ın AK Parti’den istifa ederek kurduğu DEVA Partisi hakkında AK Partililer ne düşünüyor? DEVA, AK Parti’ye bir alternatif olabildi mi? Tüm bu soruların cevabını AK Partili seçmenlere sorduk:

(26 yaşındaki Muhafazakâr Demokrat Enes, üniversiteden yeni mezun olan 22 yaşındaki Taha ve Hukuk Fakültesinden yeni mezun olan İbrahim)

1- DEVA Partisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Enes: AK parti’nin otoriterleşmesinden sonra, hem AK parti içinde fikir ayrılıkları yaşayan hem de farklı partililerin ve bağımsızların bir araya gelmesiyle Ali Babacan önderliğinde Türk siyasetine konumlanmış bir siyasi parti. DEVA partisini şuanki haliyle, temasta olduğu konjonktür ve vaat ettiği politikaları nedeniyle desteklemesem bile gelecek dönemde Türkiye siyasetinde aktif rol oynayacağını düşünüyorum

Taha: Bana göre kurulması ağırlıkla yanlıştı, siyasi oluşumlarda bir takım görüş ayrılıkları yaşanabilir. Ancak bu ayrılıklar zaman içerisinde görüş ve fikir alışverişiyle yeni zenginlikler yaratabilir. Aslında muhafazakâr camiaya zenginlik katabileceği ihtimali dolayısıyla kısmen kendilerinden umutluydum, hatta kurulmuş olan bir diğer partiyi de tanımak bakımından ilk kongrelerine katıldım. Ana akım siyasete ayrı ekiplerle de olsa egemen olma ihtimali yönünde heyecanlıydım (tavırlarının böyle olmayacağını büyük ihtimalle tahmin etsem bile). Onlar ise bir hikayeyi yeniden aynı şekilde yaşama hevesine kapılmak gibi bir yanlışın içerisindeler. Her zamanın ve mekanın kendine has şartları vardır. Aynı nehre iki defa giremezsiniz. Dolayısıyla kendilerinin bu yöndeki çabaları beyhude olur tabii ki. Bazı girişimlerle dirlik ve birlik sağlamak üzerine çalışabilirsiniz; ama bunu yaparken tutarlılık olmazsa olmaz. Eğer DEVA Partisi bunu gerçekten istiyor olsaydı savaş açmak yerine çok daha ılımlı bir yol izleyerek şuan ülkemizde büyük bir itibarla başarı elde ederdi. Fakat konu sadece bazı makamlardan mahrum kalmak ve oralara yeniden kavuşmak ise bunu yapmak adına bugünkü örneğinde gördüğümüz gibi her türlü siyasi pozisyonu kabullenmek durumunda kalırlar.

İbrahim: Beklediğim etkiyi yaratamadı. Ne AK Parti seçmenine yaranabiliyor, ne de muhalif partilerden oy devşirebiliyor. “Biz varken AK Parti çok iyiydi, biz gittik her şey çok kötü oldu. ” söylemi üzerine yürütülen bir politikanın DEVA’nın istenilen/beklenilen etkiyi yaratamamasına sebep olduğunu düşünüyorum. AK Parti seçmeni ekonomideki kötü gidişattan şikayetçiyken muhalif SEÇMEN, son 20 yıldaki AK Parti tecrübesine toptan karşı konumlanıyor. Ali Babacan’ın muhalif kesimde düşündüğü kadar kredisi yok, çünkü siyasi hayatını tamamen AK Parti’ye borçlu olduğu izlenimini kolay kolay yıkabileceğe benzemiyor. AK Parti seçmeni nezdinde ise kurulduğu günden sonra üçüncü bir yol aramaması ve CHP ve İyi Parti ile yakınlaşması oy alacağı muhtemel seçmen gözünde “hain” damgası yemesine sebep oldu. Hem AK Parti seçmeninden oy isteyip hem de CHP ve İyi Parti ile yakın durulmasını oksimoron olarak değerlendiriyorum. Ek olarak, parti liderinin imajı da DEVA’ya ilişkin düşüncelerime etki ediyor. Şuana kadar Babacan, iddialı misyonunu gerçekleştirecek bir lider performansı ortaya koyamadı.

2- DEVA, AK Parti’ye alternatif oldu mu /olabilir mi?

Enes: DEVA, AK Parti’ye bir alternatif oldu. Fakat değişim yaşayan ve milliyetçi muhafazakar bir yapıya bürünen AK Parti tabanında büyük ölçüde bu ideolojide olduğundan dolayı ideolojik olmasa da ekonomik sebeplerden alternatif partilerden biri oldu.

Taha: DEVA’nın AK Parti’ye alternatif olabilmesi için ilk önce kendini ispat etmesi gerekir. AK Parti kurulduğundan beri bir halk hareketi olmuştur onu iktidara taşıyan ve bugünlere gelmesini sağlayan da hâlâ bu özelliğidir. Geçmişten geldiği geleneğini ve  mirasını doğru bir şekilde bugünlere taşıyor olması AK Parti’yi en değerli kılan eylemidir. “İşte o zamanlar durum kötüydü bugün de ekonomik sıkıntılar var, o dönem parti kuranlar başardı biz de yeni bir partiyle bunu başarırız.” düşüncesiyle hareket etmek yapılacak en sığ eylem planıdır. AK Parti her zaman kurulduğu günden bugüne bir vizyon ortaya koyarak  insanların karşısına çıkmıştır. “Gidelim şuradan yüzde 1-2 oy koparalım” anlayışıyla bir masanın köşesinde yer kapabilmek adına çırpınıp duran, kendini kabul ettirmeye çalışan bir siyasi tavır hiçbir zaman AK Parti tarafından alınmamıştır. Bir alternatif olabilecekse önce bu farkı kapatabilmeli ve öne geçebilmelidir (matematiksel bir değeri kastetmiyorum). Kaldı ki bugün ne teoride ne de pratikte maalesef DEVA Partisi bunu ortaya koyamıyor. Dolayısıyla bir alternatif bulunamıyor.

İbrahim: Alternatif olamadığını düşünüyorum. AK Parti’nin kuruluş dönemindeki Türkiye ile günümüz siyasi ortamının bambaşka olduğu ortada. Türkiye’de 2018’de bir sistem değişikliği olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Bununla beraber, AK Parti’nin kuruluşunda bulunduğu durum ile DEVA’nın durumunun tam tersi olduğunu düşünüyorum. Erdoğan ve arkadaşları 2002 seçimlerinde siyasette temsili zayıf, devlet tarafından kurumsallaşması engellenen millî görüşçü, islamcı bir partiden ayrılarak daha liberal bir söylemle diğer alternatiflerini süpürerek ilk seçimde tek başına iktidara geldi. DEVA ise Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş, her seçimde neredeyse her iki kişiden birinin oyunu almış bir partiden 18 yıl sonra ayrıldı ve milletvekili seçimlerine tek başına giriyor. Dolayısıyla DEVA’nın, AK Parti’nin alternatifi olabilmesi, çok zor. Partinin kurucularıyla bire bir konuşmalarımda hedeflerinin ilk seçimde iktidarı devirip sonraki dönemde merkez sağda ana akım olmak gibi anladım. Bunun için AK Parti, MHP, İyi Parti seçmeni gözünde çok iyi bir yere gelmeleri gerekiyor. Tam da burada, DEVA’ya bu zor eşiği atlamak, veya en azından bu hedef için gereken rüzgarı arkasına alabilmek adına daha kararlı, cesur, hitabeti güçlü, bir lider gerekiyor. Ancak Babacan DEVA’ya bu eşiği atlatacak özelliklere haiz değil. Örneğin halkla konuşurken onlarla aynı seviyede muhabbet edemiyor. Bir sağ parti lideri en azından bunu yapabilmeli.

3- DEVA’nın sizin oyunuzu alması için ne yapması lazım?

Enes: DEVA’nın benim oyumu alabilmesi için öncelikle devlet yönetimini her mânâda (sadece ekonomik değil) yönetebileceğini ve stratejik alanlarda taviz vermeyeceğini kanıtlaması, bulunduğu siyasi ittifaklardan ve demokratikleşme adı altında yapılabilecek politik beka hatalarını yapmayacağını ispatlaması lazım.

İbrahim: Hükümetin en büyük yanlışı olan ekonomi politikasını eleştirmeye ve bu krizden çıkış için çözüm üretmeye devam etmeli. Oy kazanmak için Batı ülkelerinin ikiyüzlü politikalarını savunmamalı. FETÖ ile mücadele çok daha sert ve net pozisyon almalı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.