
”68 Kuşağı” olarak tabir edilen sol grubun öne çıkan isimlerinden Oral Çalışlar ile 68 Kuşağı ve Türk Solu üstüne bir röportaj yaptım. İyi okumalar
Oral Çalışlar:
Cumhuriyet Gazetesi’nin 1990’lardaki Genel Yayın Müdürü olan Özgen Acar, biz 68 üzerine yazılar yazıp yorumlar yapınca ”Siz nereden 68 kuşağı olacaksınız? 1968’de siz koca koca adamlardınız” dedi. 68 kuşağını 1968’de doğumlu sananlar vardı. 68 kuşağının hikayesi geniş bir hikaye.
Emir: 68 Kuşağının ideolojisi var mıydı?
Oral Çalışlar: 68 Kuşağının Sol’un içinde çeşit çeşit ideolojileri vardı. 68 Kuşağı yeknesak bir kuşak değildi. İçinde İşçi Partili, Mao’cu, Sovyet taraftarı, Küba sempatizanı çok çeşitli eğilimler vardı.
Emir: 68 Kuşağı ne hareketiydi
Oral Çalışlar: Esas olarak üniversitelerde oluştu 68 kuşağı. Eylemlerinin ana merkezi üniversitelerdi. Sonradan sendikalar ve köylüler ile temasa geçildi ama o temaslar asıl ağırlığın üniversiteli gençlerden olmasını değiştirmedi.
Emir: 68 Kuşağının dünyadaki halinden biraz bahsedebilir misiniz?
Oral Çalışlar: 68 Kuşağı yalnızca Türkiye’ye has bir kuşak değil, 68’de dünyanın dört bir yanında gösteriler yapılıyordu. ABD’ye ve var olan düzene karşı çıkan bir eylem dünyayı sardı. Bu yeni hareketlerin en öne çıkan unsuru, Afrika’da sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşlarıydı. 2. Olarak Vietnam, Laos ve Kamboçya’daki Ho Şi Minh önderliğinde Amerikan işgaline karşı direnişlerdi. Ho Şi Minh anti emperyalist bir komünist önderdi. Öldüğünde biz Ankara’da Siyasal bilgiler fakültesinde 1000 kişilik forum yaptık.
68 Kuşağını tarif eden şöyle bir slogan vardır: HO-HO Ho Şi Minh daha fazla Vietnam, Ernesto’ya (CHE) bin selam. Bir yanı Hindi-Çin’de bir yanı Küba devriminde olan bir kuşaktı.
Emir: Ho Şi Minh, Che kadar neden popüler olamadı?
Oral Çalışlar: Che genç yaşta öldü. Yakışıklı, karizmatik adam… Bir hikayesi var. Mücadele ederken yaşama veda etti.
Emir: 68 Kuşağı olarak nasıl bir Türkiye görmek istiyordunuz, talepleriniz ve misyonunuz neydi?
Oral Çalışlar: 68 Kuşağının Ana Hattı olarak şu: Türkiye bir milli kurtuluş savaşı ile cumhuriyeti kurmuştur; fakat devrim yarım kalmıştır, 27 Mayısta bu devrimi tamamlamak için atılmış bir adımdı; ama bu da yarım kaldı… Onun için Türkiye devriminin 2. Kurtuluş savaşını vermeye ihtiyacı var ve biz Amerika’ya karşı 2. Kurtuluş savaşını veriyoruz diye düşünüyorduk.
Emir: 68 Kuşağı Atatürk’e nasıl bakıyordu?
Oral Çalışlar: Hemen hemen bütün 68 kuşağı başlangıçta kendini Atatürkçü ve Sosyalist olarak tanımlıyordu. Sonra sosyalist ideoloji geldi. Farklı yorumları geldi. Bölünmelere neden oldu.
Emir: Peki 68 Kuşağı Ulusalcı mıydi?
Oral Çalışlar: Çoğunluk ulusalcıydı. Ama bugünün ölçülerine göre Ulusalcıydı, o zamanın ölçülerine göre yaşanan düzene başkaldırıydı. Köylüler köylülükleri, işçiler işçilikleri ile eziliyor. Eğitim yeterli değil.. Buna karşı bir baş kaldırıydı; ama ideolojik olarak olgunlaşmamaştı, hala Kemalizm’in sınırlarındaydı. Ama belli bir noktadan sonra Kemalizm’in ideolojik sınırlarını zorlamaya başlamıştı. Zaten Kemalizm eleştirileri de 68 kuşağının içinden çıkmıştır.
Emir: Türk solu neden Kemalist paradigmada sürekli?
Oral Çalışlar: Türkiye’de Meşrutiyetten beri gelen yerleşik bir kamplaşma, ideolojik bir bölünme var. Bir tarafta Çevre olan Muhafazakarlar, bir tarafta daha İhtilalcı olan merkez var. Türkiye’de bu ikisi sürekli tartışıyor (Prens Sabahattin-İttihatçılar, Demokrat Parti-CHP, Ak Parti ile Ordu). Bütün bunların arka planında Türkiye’yi kimin yöneticeğine dair kavgalar ve toplum mühendisliği var. Türk Solunun da seküler ve İhtilalcı eğilimleri olduğu için, toplumdaki bu kutuplaşmada Kemalist-Merkez tarafında kalıyor.
Emir: 1970’lerdeki TİP ile bugünkü Tip arasında farklar nedir sizce?
Oral Çalışlar: Bugünkü TİP’in tam olarak ne olduğu belli olmadığı için bir şey söyleyebilecek durumda değilim ama geçmiş TİP’in %2.78 oy oranı ve 15 vekil ile Türk solunun ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaşmış hareketti. Ama TİP’in kitleselleşmesinin temel nedeni Kürtlerdi.
Bugünkü TİP’in denemesi ise daha önce 1998 seçimlerinde yapıldı: ÖDP. ÖDP, Türkiye solunun neredeyse bütün renklerini ve kamusal isimleri bir araya getirmiş bir partiydi. Sezen Aksu, Can Yücel, Atilla İlhan. Ona rağmen %0.8 oy aldı. Onun için TİP’ten de pek bir başarı çıkmasını beklemiyorum.
Emir: Türkiye’de sol hareketler neden %3’ü geçemiyor?
Oral Çalışlar: Seslendirdikleri şeylerin toplumda karşılığı yok çünkü. Sol, toplumum istek ve taleplerine göre değil, kendi istek ve taleplerine göre şekil alıyor.
Toplum esnek, günün koşullarını iyi okuyabilen ve çözüm üreteceğine inandığı siyasi partiye destek veriyor.
Ben ihtilalciyim demekle toplumun desteğini sağlamak mümkün değil. Toplumun beklentisi ihtilal değil. Toplum, seçimle meşru imkanları kullanarak değişim yapmak istiyor. Her askeri darbeden sonra toplum darbecileri seçimle gönderdi. Toplum beline silah takmak yerine seçim yolu ile değişim istiyor.
Emir: Sol’un halkta karşılık bulması için ne yapması gerekiyor?
Oral Çalışlar: Türkiye’deki en solcu insan şu an Kemal Kılıçdaroğlu ve halkta bir karşılığı var; çünkü Helalleşme gibi, Kürt meselesi gibi toplumun sorunlarına çözüm önerisi getiriyor. Sol halkın problemlerine çözüm getirdiği kadar karşılık bulabilir.
Emir: Türk Soluna Amerika Karşıtlığı nereden geldi?
Oral Çalışlar: Sovyetler’den. Türk Solu 1960’larda ortaya çıkmaya başladığı zaman eski TKP’den kalan isimler bu solu yönlendirdiler. 1920’lerden gelen TKP çeşitli darbeler yemesine rağmen Sovyetlerin prestiji, gücü ve desteğiyle aydınlar arasında etkisini sürdürüyordu. O dönemin Sovyetleri demek Amerika’yı baş düşman görmek demek… Türkiye’deki solcular Amerikan düşmanı bir Sovyet ideolojisi ile yetiştiler, köklü bir şekilde oradan gelen bir anti-Amerikancılık var. Zaten toplumuzda olan Türk milliyetçiliğini de eklerseniz, ortaya Türk solcularının neden Amerikan düşmanı olduğunun tablosu çıkıyor.
Emir: Deniz Gezmiş Kemalist miydi?
Oral Çalışlar: Deniz(Gezmiş) ile hatırladığım anılarımdan biri: İstiklal caddesinde bugün, ünlü bir spor mağazasının olduğu yerde, Tünel’in orada bir dükkan Süreyya Fotoğrafçısıydı. Süreyya Fotoğrafçısının vitrininde, Atatürk portreleri olurdu. Biz de hergün o vitrinin önünden geçip tünelden Karaköy’e giderdik. Bir gün, hiç unutmuyorum Deniz’le o vitrinin önünden geçerken, Süreyya fotoğrafçısının vitrininde Atatürk Portresini görünce Deniz durdu ve ”Helal olsun Atatürk’e” dedi.
Ben meraklandım, ”Deniz, biz şimdi Kemalist miyiz, Komünist miyiz?” dedim. ”Her ikisiyiz” dedi